Arpaş Jewellery Röportaj
- Harun Bozbıyık kimdir? Bize kuyumculuk alanı ve 3d printer teknolojisi ile nasıl tanıştığınızdan bahseder misiniz?
Harun Bozbıyık, 1970
Kayseri doğumlu Darüşşafaka hissesi mezunu.
Akabinde İTÜ meteorolojiye girmiş birisi, Arpaş’ın da ilk stajyerlerinden birisi.
Sonra stajım esnasında Arpaş’ta staj yaptıktan sonra değerli metaller benim için çok farklı bir alan haline geldi. ilk yaptığım ve uzunca yaptığım iş dökümdü. O dönemler itibariyle kuyum sektöründe daha çok ustalık mahiyetinde yürüyen işe biz mühendislik anlamına ne katabiliriz? Ustaların hayatını daha rahat hale nasıl getirebiliriz? Daha fazla katma değer, mühendislik anlamında nasıl üretebilirizin çözümlerini aradık.
Sanıyorum 1999 yılındaydı, ben ilk 3 boyutlu yazıcıyı görmüştüm. Sonra 3 boyutlu yazıcılar geldi. O dönemki kalıphanenin iş yapma şekli itibariyle teknolojiyle barışık bu işi götürmeyi seçmiş olması bize seviye atlattı. Çünkü çoğu insan aslında kendi işini kaybedeceği dürtüsüyle o teknolojiye karşı koymaya çalıştı ve çok ciddi zaman kaybetti. Firmalar ekonomik olarak kötü zamanlar geçirdi. O ilk makineyi gördüğüm anı zaten hiç unutamıyorum. Keşke dedim, bundan direkt üretim yapabilsek ve o süreç tam 21 yıl sürdü.
Ana kalıpta kullandığınız makineyle seni imalat yapabilir hale gelmemiz 21 yıl sürdü.
Ama o teknolojinin şu an geldiği nokta itibariyle çok çeşitli 3 boyutlu yazıcılar oldu. Döküm sektörüne eskiden yapamayacağımızı düşündüğümüz bir çok şeyi yapar hale geldi.
- Arpaş’ın büyüme hikayesinden bahseder misiniz?
Şu anda genel anlamda değerlendirdiğimiz zaman benim haritada yerini bilmediğim ülkelere dahi satışı olan bir firma Arpaş. Kendi marka değerini, kendi yaptığı, işin, işçiliğini, reklamını yaparak bir seviyeye gelen bir firma. Bir italyan’a sorduğun zaman italya’da, sokaktaki herhangi bir insanın sorduğunuz zaman Tiffani’yi veya şangay’i mutlaka bilir. Arpaş’ı asla bilmez ama italya’da bir imalatçıya Arpaş dediğiniz zaman; evet Arpaş’ı size tarif edebilir.
Biz o ismin sürekli altını doldurmaya çalışıyoruz. Çok ülkeye ihracat yapmak aslında çok ciddi anlamda bir meteorolojik deneyim gerektiriyor. Çünkü her ülkenin kullanım standartları var. 8 ayardan 22 ayara kadar bütün alışımlar ve bunların renklerini üretmek durumundasınız.
Ve bütün bu ayarlarda her müşteri için olmazsa olmaz olan şeyleri yerine getirmek zorundasınız. Bir masayı tahtadan veya çelikten yapmak arasındaki fark neyse aslında aynı ürünü 8 ayar veya 22 ayar üretiyor olmak da aynı şey. Çünkü malzemenin davranış biçimleri fark ediyor.
Biz sektörün ve piyasanın taleplerini o anlamda kendimize bir teknik problem ve teknik bir fırsat olarak görüp üzerine koyarak götürdük. Dolayısıyla piyasaya daha büyük piyasalara ulaşmamızda aslında bu mühendislik alt yapımızın, tasarım grubumuzun ve mühendislik uygulamalarımızın kesişim kümesini güçlü bir şekilde ortaya koyabilmemizin payı var. Dolayısıyla bu durum hepimiz için, pazarlama anlamında da mühendislik uygulamaları anlamında da çok ciddi bir görev oluyor.
Bu sebeple bizim üretmekten başka ve yayılmaktan başka çaremiz yok. Çünkü bu sistem çok hızlı hazmediyor. Temelde bizi güçlü kılan şey müşterilerimizde büyümüş olmamız. Yani biz büyüdük, müşterilerimiz aynı kaldı gibi bir durum yok. Onlar da bizimle beraber büyüdüğü için doğru bir ticari ilişki oldu. O ticari ilişkinin ilişkinin devamını sağlayacak bir şirket yatırımlarını her yıl yapıyor. Trende beklentilere göre insanlarına da yatırım yapıyor. Bizim kendimizi konumlandığımız nokta böyle bir yer. Müşterilerinizle beraber büyüyorsunuz. Çalışanlarınızla beraber büyüyorsunuz. Bizim burada şirket giriş kartı numarası 1 olan abimiz, duayenimiz, büyüğümüz diyelim hala çalışıyor. Kendisi 30 yıldır arpaş’ta çalışıyor. 30 günlük Arpaş’lı olan çalışanımız da var.
Dolayısıyla bu süreç bizi bir noktaya getiriyor. Ben bunun daha basit bir yol yolu olduğunu da düşünmüyorum. Çok çalışmak gerekiyor. Çok odaklanmak gerekiyor. Çok dinlemek gerekiyor. O zaman mükafatı da büyük oluyor.
- Arpaş’ın geleneksel üretimden günümüz dijital üretim methodlarına geçişi nasıl oldu?
Sadekârlık, çok değerli bir meslek iken onun bir değişime uğradığını hissettik. Dolayısıyla biz elimizdeki sadekar arkadaşları 3 boyutlu düşünmeyi bildikleri için, öncelikle onları 3 boyutlu çizim programlarını öğrenecek şekile geliştirmeye çalıştık. Sonra atölyelerimizdeki ekiplerimize bilgisayarla tasarım yapmak isteyen arkadaşlar var mı diye sorduk.
Herkesin Sadekâr olmak gibi bir hedefi olabiliyordu. Döküm sonrası işlemlerde iyi olduğunu düşündüğümüz arkadaşlar, kariyerlerininde sadekâr olmak isteyebiliyordu. Onlardan ciddi ilgi gördü. Bilgisayar destekli tasarım yapmak; süreç içerisinde bize bir çok soru olarak geri döndü. Hangi program olacak, hangi makine olacak, o noktaya doğru evirdi. Litografi dediğimiz veya ışıkla reçinin kürlenerek parçaların üretilmesi; benim makalelerde daha önce okuduğum ama hiç gözle de görmediğim bir teknolojiydi .Biz o dönem itibariyle reçineli bir sistem değil ama jetli bir sistem kullanıyorduk. ilk olarak 3 boyutlu yazıcılar, kuyumculuk sektörüne dönük o makinalarda çalışıyorduk. Biz aslında şunu hissettik. Yani dijitalleşmeye dönük bir altyapı olur ise; tasarımsal olarak sistemi besleyip, birim zamanda daha fazla model üretmek, boyut hassasiyetinde çok önemli artılar elde etmek, üreteceğiniz ürünün ağırlığını önceden bilebilmek, hatta onların baskı öncesi görüntülerini görüp, bunlarla ilgili önden istişare yapabilmek mümkün olacaktı.
Bunlar çok ciddi pazarlama ve üretim alanlarını etkiledi. Daha fazla tasarım üretme noktasına gelindiğinde, klasik döküm yöntemiyle 3 boyutlu döküm yöntemi diye kıyas edilmeye başlandı. Çünkü ikisinin akış diagramlarına baktığınızda, işte dökümü yap kauçuğa al, yolluk ver, kauçuk eskidi tekrar kauçuğa al, kauçuğa alırken ana modelere zarar verdiğin zaman ana modeli elden geçirmek zorunda kalabilmek.. Bu aşamalardan hiç uğraşmadan direkt ürünü dökülebilir, harcanabilir model şeklinde üretebilmek endüstriye çok ciddi bir hız kattı.
- Arpaş’ın 3d printer teknolojisi ile tanışma hikayesi nasıl gerçekleşti?
Bence sektör olarak bu gelişmeye iyi ayak uyduruldu. Türkiye bizim sektör çünkü dönem itibariyle işte tablalı makinalar vardı. Lazerle çalışan makinalar vardı. Lazerle tarama yapan makinalar çok yüksek detay verebiliyordu ancak uzun üretim süreçlerine sahiplerdi. Tablayla çalışıyorlardı. Tablaların bir yaşam ömrü vardı. O tablalar matlaştığı zaman ürünlerin geometrisini etkileri vardı.
Uniway’in ürününü gördüğümüzde, tabla problemi yaşamadığını gördük. Dökülebilirlik konusunda reçinelerin namı kötüydü. Dökülebilir en iyi reçine olduğunu o dönem itibariyle idrak ettik. Boyut garantisi çok iyiydi. Marka, ekip yapısı olarak güvendiğimiz bir ekipti. Ürünü satın alma öncesinde istişare ettik. Genelde Türkiye’de o dönem itibariyle yaşadığımız şey, sektördeki kişilerin bir döküm tecrübesi olmaksızın, yani bir dijital altyapı tecrübesi olmaksızın bir makinanın satışını yapan insanlardan oluşmasıydı.
Ekip, sattıkları makineyi kendileri üretiyorlar ve işin mutfağındaki insanlar. Söylediğiniz şeyin karşı tarafta karşılığının olması çok değerli. Kooperatif olmayı da isteyen bir ekip. Yani siz dökümle ilgili sıkıntılarınızı söylediğinizde bunu anlamaya çalışan bir ekip Uniway ekibi.
Açıkçası bu durum bize cazip geldi. Açık ara diğer sektördeki bir sürü diğer numune alıp döktüğümüz 3 boyutlu yazıcılara göre çok daha güzel sonuçlar aldık.
Bir nadas dönemi yaşadık. Çok ciddi tasarım biriktirdiğimiz ancak istediğimiz hızda üretim yapamadığımız bir dönem yaşadık. Çünkü teknoloji çok hızlı değişiyordu. Nereye evrileceğini bilemiyorduk. O dönemi biz minimum kayıpla atlatmak adına tasarım yapmaya devam ettik ama daha az üretim yaptık.
Ta ki doğru makineye ve doğru donanımı edinene kadar. ondan sonra da bizim en hızlı dönemimiz oldu. Arpaş’ın içerisinde kuyumculuğa dönük bütün teknolojiler var. O bütün teknoloji içerisinde en hızlı büyüyen kısım füzyon bölümümüz oldu. Uniway, süreç içerisinde bizim üretim tecrübelerimizden de faydalandı. Biz onlarla bir şeyler paylaşmaya başladık. Beraber hayaller kurmaya başladık. Sorunları nasıl aşacağımıza dair çalışmalarımız oldu. Dolayısıyla aslında biz Uniway’in bir müşterisi gibi değil de bir çalışma arkadaşımız gibi olduk. Sorun varsa, o problemi beraber nasıl aşabiliriz? Ben onlara katkı ne sağlayabilirim veya onlar bize ne katkı sağlayabilir? Bu şekilde ilerledik. Şu anda geldiğimiz nokta itibariyle, çok iyi ve doğru mihenk taşları döşedik. Doğru bilgilerle donandık. Bu da bence ileride daha fark yaratacak işler yapmamızı sağlayacak.
Uniway, o anlamda dediğim gibi bizim için doğru partnerdi Makineyi daha önce kullanmış olan kişilerle temas kurduk. O insanlarla da istişare ettik. Sonra da, kişileri, ortamı neyi hedeflediklerini yakınlaşıp anladığımız zaman, bunun bir tesadüf olmadığını gördük.
- Wax ve reçine bazlı çalışan 3d printer teknolojilerini kıyasladığınızda verimlilik açısından üretim süreçlerinize katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dediğiniz gibi hani benim gözlemlediğim şöyle bir şey var; reçinenin sistem mi mum jetli sistem mi? Ikisinin de birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları var. Uniway bu 2 tip printerı kendi bünyesinde üretebilen tek firma. Dolayısıyla bu durum, Uniway ekibinin sonuç odaklı ve elde edilecek ürüne dönük arkadaki teknolojinin ne olması gerektiğiyle ilgili ne kadar esnek düşünebildiğini gösteriyor.
Çünkü genelde insanlar kutuplaşıyor. reçineli sistmem ve wax sistem, destekli malzemeyle çalışan makineler etrafında kamplaşıyor. Bence Ikisinin de birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları var. Eğer süreci belirleyen ürünün niteliği kalitesi olacaksa o kabiliyetteki teknoloji neyi gerektiriyorsa wax system, reçine system, supportlu system, lazerli system.. herneyse temin etmek gerekiyor. Ben bu anlamda benim açımdan herhangi bir tasarımla gittiğim zaman çok az firma; ‘’siz bunu bu makineyle yaparsanız bu sunucu bu makineyle alabilirsiniz’’ diyecek nitelikte. Dolayısıyla o gelişme sürecine biz de döküm alanından katkı sağlamaya çalışıyoruz. Onların ilerlemesi demek bizim ilerlememiz demek bizim ilerlememiz demek ondan ilerlemesi demek.
Dolayısıyla benim temelde değerlendirdiğim ve hoşuma giden şey; Her kimin harcanabilir, dökülebilir modellere ihtiyacı varsa, wax sistem veya reçine olarak, her ikisini de Uniway’den temin edebilir olması. Bence bu güzel bir şey.Hiç hayata gelmemiş bir tasarımın üretilememe durumu olabilir. Dolayısıyla siz önünüzde gelebilecek her şeyi üretebilecek bir altyapıyla çalışmamız gerekiyor.
Her 2 teknoloji birden hayata geçirmiş olması, onu dijital altyapısını, ham maddesini temin edebiliyor olması bizim açımızdan çok güven verici. Bizim kendimizi güncellememiz anlamında da çok ciddi katkı sağlıyor. Biz nasıl bir sürü piyasadan bilgi alıp arkadaşlara aktarıyorsak; Uniway ekibi de bir sürü üreticiden sıkıntıları, problemleri dinleyip makinelerini mükemmelleştirmeye çalışıyorlar. Dolayısı ile ürün gamını bu anlamda; küçük üretim kapasiteli veya büyük reçine system, daha büyük kapasiteli reçine system, daha yüksek UV ışını çözünürlüklü reçine sistem gibi ayırmak gibi bir stratejeleri yok. Bizde wax ve reçine ile çalışan teknolojiler var. Siz ne yapmak istiyorsunuz? Bu soruyu bize sorabilmek, sorabilecek yetenekte bir güce sahip bir firma olması benim hoşuma gidiyor. Bir de dinamik olmalarını bizim ekibimize benzetiyorum. O yüzden her gittiğimde, görüştüğümde veya her fuarda yeni gelişmeleri olduğunu öğreniyorum. hatta bazen bir şeyi firma içinde başardıkları an, başarılarını anlatmak için arıyorlar. O da benim hoşuma gidiyor. sanki bizim bir parçamız veya biz de onların bir parçasıymışız gibi çalışıyor olmakta hoşuma gidiyor. Umarım bu süreç böyle devam eder. Çünkü sektörün böyle firmalara ihtiyacı var. Birbirimizi övecek değil de birbirimizin verimliliğini arttıramayacak firmalara ihtiyaç var.
- Uniway’in 5. Yılı için önemli bir partnerimiz olarak 5. Yıl mesajı alabilir miyiz?
Ben bu şekilde değerlendiriyorum. Çalışanlarını da, o anlamda çok pozitif görüyorum. Yani mühendis kadrosu, satış tarafı … Dolayısıyla bir süreci inşallah beraber şu ana kadar başardıkları şeylerden dolayı, ortaya koydukları emekten dolayı, bize sağladıkları katkıdan dolayı ben teşekkür ediyorum. Bu gemide beraber olduğumuzu unutmasınlar. Onların başarı ve başarısızlığı bizim de başarı ve başarısızlığımız olacak.
O yüzden ortak bir misyonla ilerlediklerini unutmamalarını tavsiye ediyorum. Her attıkları adımda bir sonrakinin her zaman yeni bir adıma olacağını unutmamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bence gelişmenin temel şeyi temel prensibi aslında şu; yeterli gördüğünüz şeyin sınırına koymamak ile ilgili. Çok hayal kursunlar, çok kovalasınlar, çok araştırsınlar, çok zorlasınlar. Çok talep etsinler ki onun karşılığında elde ettikleri şeyler de anlamlı ve büyük olsun. Onlara söyleyebileceğim; sadece yaptıkları işten ibaret değil. Yaptıkları şey bizim üzerimizde bir kelebe etkisi var. Bütün sektörün içerisinde bir kelep etkisi var ve ona öncülük ettiklerini unutmasınlar. Ne kadar üstlerinde arpaş veya x firma etiketini taşımasalar da bir sürü insanın hayatına dokunduklarını unutmasınlar.